Çöpe giden her gıdanın sadece israfa değil, aynı zamanda küresel ısınma ve iklim değişikliğine de sebebiyet verdiğine dikkat çeken Bursa TB Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Özer Matlı, israfın önüne geçebilmek için adil, sağlıklı ve çevre dostu bir gıda sisteminin vakit kaybetmeden hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.
‘Küresel Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık Günü’ dolayısıyla açıklama yapan Özer Matlı, gıda israfının dünyanın en büyük meselelerinden biri olduğunu ifade etti.
2021 BM gıda israfı endeksi raporunun, dünyada her yıl 931 milyon ton gıdanın israf edildiğini ortaya koyduğunu söyleyen Başkan Özer Matlı, “Ülkemiz maalesef her yıl 93 kilogram ile dünyanın en çok kişi başı gıda israfı yapan ülkeleri arasında yer alıyor. Her gün yaklaşık 5 milyon ekmeği çöpe atıyoruz. Hâlbuki uygun şartlarda saklanmayan, çöpe giden her gıda ile su, toprak, enerji ve emek israfına yol açtığımız gibi küresel ısınma ve iklim değişikliğine de sebebiyet veriyoruz. Öyle ki küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 10’u, tüketilmeden çöpe giden gıdalardan kaynaklanıyor” dedi.
Gıda israfına karşı topyekûn mücadele
Korona virüs salgınında tarım ve gıdanın öneminin net bir biçimde anlaşılmasına rağmen küresel çapta tüketime hazır gıdanın yüzde 17’sinin doğrudan çöpe gittiğini ifade eden Başkan Özer Matlı, gıda israfına karşı sadece ferdî çabaların yeterli olmadığını, ülkelerin de bu meseleyle başa çıkacak politikalar ortaya koyması gerektiğini vurguladı. Bu noktada, döngüsel ekonomi ile birlikte Avrupa Yeşil Mutabakatının tam merkezinde yer alan ‘çiftlikten çatala’ stratejisinin önemine dikkat çeken Özer Matlı, “Döngüsel ekonomi ile üretim sisteminde oluşan her atığın yeniden değerlendirildiği, hammadde maliyetlerinin minimize edildiği, kaynakların verimli kullanıldığı sürdürülebilir bir üretim modeli hedeflenirken, Çiftlikten çatala stratejisi ise sürdürülebilir gıda sistemlerini daha adil, sağlıklı ve çevre dostu hâle dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Bu stratejinin genel parametrelerine bakacak olursak, meselâ pestisit (bakteri ve haşerelerin zararlı etkilerini ortadan kaldıran kimyasalların) kullanımında yüzde 50, gübre kullanımında en az yüzde 20, çiftlik hayvanları ve su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan anti mikrobiyal ilaçların satışında ise yüzde 50 azalma sağlanması, organik tarım arazilerinin toplam tarım arazileri içerisindeki payının da yüzde 25’e ulaşması hedefleniyor” diye konuştu.
Yeşil Mutabakatın, tarım ürünleri ihracatının yüzde 30’unu Avrupa Birliği üyesi ülkelere yapan Türkiye’yi çok yakından ilgilendirdiğine dikkat çeken Özer Matlı, “En büyük ticaret ortağımız Avrupa Birliği, 2050 yılına kadar net-sıfır karbon salınımı hedeflerken, ticaretimizin devamlılığını sağlamak ve gıda israfını azaltmak için sürdürülebilir tarım uygulamalarını hızla hayata geçirmemiz gerekmektedir. Bu noktada, Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan Yeşil Mutabakat Eylem Plânı doğrultusunda Borsamız üyesi üreticilerimizden başlayarak, tarımda pestisit ve fennî gübre kullanımını azaltmalı, Ar-Ge ve inovasyona ağırlık vermeli, teknoloji odaklı sürdürülebilir tarım uygulamalarını ve organik tarımı geliştirip teşvik ederek ülke geneline yaymalı; gıda üretimini, nakliyesini, pazarlamasını ve tüketimini kapsayan gıda zincirinin, ekolojik denge gözeterek çevreye etkilerini ve israfı asgariye indirecek stratejileri vakit kaybetmeden hayata geçirmeliyiz” ifadelerini kullandı.